Hayat Seni İstiyorum
1975 YılındaTurhal'da doğdu. ODTÜ Psikoloji bölümünü bitirdi. Ankara Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Uluslararası Kıbrıs ve Çankaya Üniversitesi Psikoloji Bölümlerinde öğretim üyeliği yaptı.
Gençlerbirliği, Manisaspor ve Türkiye Futbol Federasyonu'nda Psikolog olarak çalıştı. Radikal Gazetesi' nde yayınlanan ilk yazılarının ardından çeşitli dergilerde, Sabah ve Star gazetelerinde köşe yazıları yazdı, okur sorularını yanıtladı.
Radyo ODTÜ' de ve TRT Ankara Radyosu' nda programlar yaptı. Yayınlanmış kitapları ve bilimsel makaleleri vardır. Kurucusu olduğu "Mutluluk Enstitüsü" ile birlikte hayata meydan okumak isteyen; tutku, anlam ve doyumla yoğrulmuş bir hayat için bireylere yol göstermeye devam etmektedir. Halen Mutluluk Enstitüsü' nde bireylere ve kurumlara performans danışmanlığı yapmaktadır.
Orta yaşlarında bir erkek... Tesadüflerin kapıyı çalışı ve geçmişten gelip her şeyi baştan sona değiştiren anılar. Çıkmaz sokaklara girip girmediği bilinmeyen bir evlilik, bir kadın ve küçük bir çocuk. Ne aradığına karar verememişliğin girdabına kapılmış, yaşamının tek düzeliğini kırmak isterken her şeyi tuz buz eden adam çıkışı bulabilecek mi? Bir kadının bedeni mi yoksa kalbi mi daha fazla şefkat sunuyor öğrenebilecek mi? Erkekleri; mücadeleye ve kazanmaya olan tutkularını anlatan bir roman. Yürekleri ve akılları rekabetin alevi içerisinde yanarken kadınlar ve ilişkiler söz konusu olduğunda erkeklerin doğaları ile girdikleri çatışmanın hikayesi... Ve başlangıçtan beri cevabı aranan soruya yapılan yolculuk: Erkekler bağlanabilirler mi?
Aşk, ölüme karşı bir isyandır... İnsan, yaşamının bir gün sona ereceğini bilir. Yok olup gideceği gerçeği ile yaşamak zorunda olan insanın geleceğe kendini aktarmasının tek yolu kendisinden sonra varolacak bir şeyler üretmesidir. Milyonlarca ihtimal içinden tek bir kişiyi kutsal ilan etmek. Beynimizin en ilkel bölgelerinin karar verdiği seçim sürecinin ardından üremek için kendimize bir partner seçeriz. Ve ona tutkuyla bağlanır, ölümü alt etmek, genlerimizi geleceğe taşımak için harekete geçeriz. Aşkın Psikolojisi, en büyük gerçeklik olan ölüme karşı isyan eden beynimizin düştüğü aşk adını verdiğimiz yanılsamayı; fiziksel, psikoloji ve sosyal açıdan ele alıyorlar. Ve aşkın ötesine bakıp "doğru insanı" beklemek yerine "doğru bir ilişki" için partner seçiminde neler yapmamız gerektiğini anlatıyorlar.
Bu kitap kadınların aşk için yaşamalarının, güzellik için ölmelerinin, bütün hayatlarının mutlu geçmesi için gösterdikleri çabaların hikayesini anlatıyor... Günlük yaşamda erkek egemen dünya tarafından kadın üzerine kurulan baskıları, engellemeleri, zorlukları ve kadınları hayatın içinden silmek için toplum tarafından yapılan her şeyi, yaşanmış öykülerden yola çıkarak sayfalarına taşıyor. Çoğu zaman kadınların kişisel özelliklerinden dolayı ortaya çıktığı düşünülen psikolojik sorunların asıl sebebinin erkek egemen toplum olduğunu anlatıyor; kadınların kendi hayatlarına müdahale edebilmelerine yardımcı olmak için, erkeklerin hayatı algılayışları hakkında bilgiler sunuyor.
Neden erkekler seni seviyorum diyemezler? Neden sevdikleri kadının kendilerine anneleri gibi davranmasını isterler? Neden sinirlendiler mi vurup kırar, yakar yıkarlar? Neden arabalarını her şeyden daha çok severler? Neden büyük göğüslü kadınlardan hoşlanırlar? Neden cinsellik konusunda takıntılıdırlar? Neden asla hatalarını kabul etmezler? Neden sürekli etraflarındaki insanları eleştirirler? Neden kadınsı yönleri olduğunu asla kabul etmek istemezler? Nedenler, niçinler ve cevapları... Erkekler için ayna, kadınlar için kılavuz...
Tutku, aşk ve cinsellik üçgeninde kalmış bir kadın, yaralarını örtmek için çıktığı yolculukta geçmişi, bugünü ve geleceği ile hesaplaşıyor. Duygularına karşı verdiği savaşta, ayakta kalabilmek için bir psikologdan yardım alıyor. Terapi sürecinin sınır tanımaz uçsuz bucaklığında kaybolmamak için gerçeğe, insan ilişkilerine tutunurken hayata karşı her şeyiyle mücadele ediyor ama yetmiyor. Çünkü hayat, hayallerinde olduğundan daha hayalperest. Kadınlık, erkeklik, cinsellik, aşk ve tutkular üzerine insanın tek başınalığını, toplumun içinde şekillenen bireyselliğini anlatan bir roman bu. Yaşam enerjilerimizi tüketen günümüz toplumunun çelişkilerinde, kendimize ve yaşadığımız ilişkilere dair kaybolduğumuz labirentleri aydınlatmaya çalışan bir öykü. Çerçevesi önceden çizilmiş hayatının, derinlere saklanmış izlerine bakıp, gözlerinin önüne çektiği perdelerin arkasını aydınlatmaya çalışan bir kahramanın öyküsü. Ozanser Uğurlu, kadın-erkek ilişkilerini cinsellikten yola çıkarak yeniden yorumluyor. Mutlu olmak için çırpınırken, kendi kurduğumuz tuzaklara nasıl düştüğümüzü, Sevişme Gerginliği ile hayatlarımızı nasıl çıkmaz sokaklara dönüştürdüğümüzü anlatıyor. Arzularınızın gerisine bakmak, cinsiyet maskesinin arkasını görüp anlamak için... Tamamı gerçek, tamamı hayatın içinden...
Enerji sensin, enerji senin her şeyin... Güneş doğuyor, gün aydınlanıyor ve yeni bir güne uyanıyorsun. Yataktan kalkacak, hayatın omuzlarınıza yüklediği sorumlulukları yerine getirecek, sonra da hayallerinin peşinden koşacaksın! "Offf, çok zor o söylediğiniz" diyorsan psikolojik olarak enerjini kaybetmişsin demektir. Enerji olmadan hiçbir şey olmaz... Enerji olmadan yaşam devam etmez... Enerji olmadan ilerleyemezsin... Yaşama meydan okumak ve hayat seni istiyorum diyebilmek için sıkıştığın kutudan çıkmak istermisin?